SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

CİHAD ve SİYER BAHSİ

<< 1763 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

58 - (1763) حدثنا هناد بن السري. حدثنا ابن المبارك عن عكرمة بن عمار. حدثني سماك الحنفي قال: سمعت ابن عباس يقول: حدثني عمر ابن الخطاب. قال: لما كان يوم بدر. ح وحدثنا زهير بن حرب (واللفظ له). حدثنا عمر بن يونس الحنفي. حدثنا عكرمة بن عمار. حدثني أبو زميل (هو سماك الحنفي). حدثني عبدالله بن عباس قال: حدثني عمر بن الخطاب قال: لما كان يوم بدر، نظر رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى المشركين وهم ألف، وأصحابه ثلاثمائة وتسعة عشر رجلا. فاستقبل نبي الله صلى الله عليه وسلم القبلة. ثم مد يديه فجعل يهتف بربه (اللهم! أنجز لي ما وعدتني. اللهم! آت ما وعدتني. اللهم! إن تهلك هذه العصابة من أهل الإسلام لا تعبد في الأرض) فما زال يهتف بربه، مادا يديه، مستقبل القبلة، حتى سقط رداؤه عن منكبيه. فأتاه أبو بكر. فأخذ رداءه فألقاه على منكبيه. ثم التزمه من ورائه. وقال: يا نبي الله! كذاك مناشدتك ربك. فإنه سينجز لك ما وعدك. فأنزل الله عز وجل: {إذ تستغيثون ربكم فاستجاب لكم أني ممدكم بألف من الملائكة مردفين} [8 / الأنفال /9] فأمده الله بالملائكة.قال أبو زميل: فحدثني ابن عباس قال: بينما رجل من المسلمين يومئذ يشتد في أثر رجل من المشركين أمامه. إذ سمع ضربه بالسوط فوقه. وصوت الفارس يقول: أقدم حيزوم. فنظر إلى المشرك أمامه فخر مستلقيا. فنظر إليه فإذا هو قد خطم أنفه، وشق وجهه كضربة السوط. فاخضر ذلك أجمع. فجاء الأنصاري فحدث بذلك رسول الله صلى الله عليه وسلم. فقال (صدقت. ذلك مدد السماء الثالثة) فقتلوا يومئذ سبعين. وأسروا سبعين.قال أبو زميل: قال ابن عباس: فلما أسروا الأسارى قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لأبي بكر وعمر (ما ترون في هؤلاء الأسارى؟) فقال أبو بكر: يا نبي الله! هم بنو العم والعشيرة. أرى أن تأخذ منهم فدية. فتكون لنا قوة على الكفار. فعسى الله أن يهديهم للإسلام. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم (ما ترى؟ يا ابن الخطاب؟) قلت: لا. والله! ما أرى الذي رأى أبو بكر. ولكني أرى أن تمكنا فنضرب أعناقهم. فتمكن عليا من عقيل فيضرب عنقه. وتمكني من فلان (نسيبا لعمر) فأضرب عنقه. فإن هؤلاء أئمة الكفر وصناديدها. فهوى رسول الله صلى الله عليه وسلم ما قال أبو بكر. ولم يهو ما قلت. فلما كان من الغد جئت فإذا رسول الله صلى الله عليه وسلم وأبو بكر قاعدين يبكيان. قلت: يا رسول الله! أخبرني من أي شيء تبكي أنت وصاحبك. فإن وجدت بكاء بكيت. وإن لم أجد بكاء تباكيت لبكائكما. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم (أبكي للذي عرض على أصحابك من أخذهم الفداء. لقد عرض علي عذابهم أدنى من هذه الشجرة) (شجرة قريبة من نبي الله صلى الله عليه وسلم) وأنزل الله عز وجل: {ما كان لنبي أن يكون له أسرى حتى يثخن في الأرض. إلى قوله: فكوا مما غنمتم حلالا طيبا} [8 /الأنفال /67 - 69] فأحل الله الغنيمة لهم.

 

{58}

Bize Hennâd b. Seriy rivayet etti. (Dediki): Bize îbntil-Mübârek, ikrime b. Ammâr'dan rivayet etti. (Demişki): Bana Simâk EI-Hanefî rivayet etti. (Dediki): ibni Abbâs'ı şöyle derken işittim: Bana Ömer b. Hattâb rivayet etti. (Dediki): Bedir harbi olduğu gün... H.

Bize Züheyr b. Harb da rivayet etti. Lâfız onundur. (Dediki): Bize Ömer b. Yûnus El-Hanefî rivayet etti. (Dediki): Bize ikrime b. Ammâr rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Zümeyl (bu zât Simâk El-Hanefî'dir) rivayet etti. (Dediki): Bana Abdullah b. Abbâs rivayet etti. (Dediki): Bana Ömer b. Hattâb rivayet etti. (Dediki):

 

Bedir harbi olduğu gün Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı) müşriklere baktı. Onlar bin nefer, ashabı ise üç yüz ondokuz kişi idiler. Bunun üzerine Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı) kıbleye döndü. Sonra ellerini uzatarak Rabbine:

 

«Allahım! Bana va'dettiğini yerine getir! Allahım, bana va'dettiğini ver! Allahım, eğer ehl-i Islâmdan olan şu cemaati helak edersen (bundan sonra) yeryüzünde sana ibâdet olunmaz!» diye niyaz etmeye başladı. Ellerini uzatarak kıbleye karşı Rabbine o derece niyazda bulundu ki, nihayet omuzlarından cübbesi düştü. Müteakiben Ebû Bekir, yanına gelerek cübbesini aldı ve omuzlarına koydu. Sonra arkasından ona sarılarak:

 

  Yâ Nebiyyallah! Rabbine yaptığın dilek yeter! Şüphesiz o sana va'dettiğmî yerine getirecektir! dedi. Az sonra Allah (Azze ve Celle) :

 

(Hani Rabbinizden imdat istiyordunuz! O da : Ben size birbiri ardınca gelecek bin melekle imdat göndereceğim! diye cevap vermişti!) [Enfal 9] âyetini indirdi ve Allah ona meleklerle imdat gönderdi.

 

Ebû Zümeyl (Demişki): Sonra bana îbni Abbâs rivayet etti. (Dediki): O gün müslümanlardan bîr zât, önünde müşriklerden bir adamın peşinden koşarken ansızın üzerinde bir kırbaç darbesi işitti. Ye süvarinin: Dur yâ Hayzûm! diyen sesini duydu. Bir de önündeki müşrike baktı ki, boylu boyunca yere serilmiş! Burnu berelenmiş; yüzü de kırbacın vurduğu şekilde yarılmış olduğunu gördü. Bütün bunlar yemyeşil olmuştu. Az sonra Ensârî gelerek bu hâdiseyi Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı)'e anlattı da:

 

«Doğru söyledin; bu semâdan gelen üçüncü imdattandır!» buyurdular.

 

Artık o gün (müslümanlar) yetmiş kişi öldürdüler; yetmiş de esîr aldılar.

 

Ebû Zümeyl (Demişki): ibni Abbâs şunu söyledi: Müslümanlar esîrleri aldıktan sonra Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı) Ebû Bekirle Ömer'e:

 

«Bu esirler hakkında re'yiniz nedir?» diye sordu. Ebû Bekir:

 

  Yâ Nebiyyallah! Bunlar amca oğulları ve akrabadırlar; ben onlardan fidye alman fikrindeyim! Bu suretle küffar üzerine kuvvetimiz olur. Umulur ki Allah onları islâm'a hidayet buyurur! dedi. Müteakiben Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı):

 

«Sen ne fikirdesin ey Hattâb oğlu?» diye sordu. (Ömer diyor ki);

 

  Ben: Hayır, vallahi yâ Resûlâllah! Ben Ebû Bekr'in fikrinde değilim! Lâkin ben, bize müsaade buyursan da şunların boyunlarını vuruversek! fikrindeyim. Ukayl'e karşı Alî'ye müsaade buyurmalısın ki onun boynunu vursun! Bana da filâna (bir yakını) karşı müsaade buyurmalısın, ben de onun boynunu vurmalıyım! Zîra bunlar küfrün imamları ve eşrafıdırlar! dedim. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı) Ebü Bekr'in söylediğine meyletti. Benim söylediğimi beğenmedi. Ertesi gün olunca ben geldim. Bîr de ne göreyim! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı)'le Ebû Bekir oturmuş ağlıyorlar!..

 

— Yâ Resûlâllah! Bana haber ver; sen ve arkadaşın neden ağlıyorsunuz? Ağlayacak bir şey bulursam ben de ağlarım; ağlayacak bir şey bulmazsam siz ağladığınız için ben de ağlar görünürüm! dedim. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı):

 

«Bana senin arkadaşlarının teklif ettiği fidye alma meselesine ağlıyorum. Gerçekten onların azapları bana şu ağaçtan daha yakın arzolundu.» buyurdu. (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı) yakın bir ağaca işaret etmiş.)

 

Ve Allah (Azze ve Celle) :

 

(Yeryüzünde üstünlüğü sağlamadıkça hiç bir Nebiye esir almak yaraşmaz.) [Enfal 67-69] âyet-i kerîmesini (Artık aldığınız ganimetten helâl hoş olarak yeyînl) âyetine kadar indirdi. Ve Allah müslümanlara ganimeti helâl kıldı.

 

 

İzah:

Bedir: Medîne'den seksen mil yâni dört konak mesafede Mekke ile Medîne arasında ma'ruf bir beldedir. Meşhur Bedir savaşı burada olmuştur. ibni Kuteybe'ye göre Bedir, aynı ismi taşıyan bir adama ait bir kuyudur. Sonradan sahibinin ismi kuyuya verilmiştir. Bedir gazası hicretin ikinci yılı ramazanının on yedinci cuma günü olmuştur. Buhâri 'nin Hz. Abdullah b. Mes'ud'dan rivayetinde o gün havanın çok sıcak olduğu bildirilmektedir.

 

Cenâb-ı Hak, Resulü Ekrem'ine iki taifeden birini va'detmişti. Ona ya müşriklerin kervanını nasîb edecek yahut ordularına karşı muzaffer kılacaktı. Kervanları Suriye'ye ticaret için gitmiş ve dönmüştü. Binâenaleyh muhakkak harbte muzaffer olacaktı. Bundan emîn olmakla beraber Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı)'in Cenab-ı Hakka bu derece niyazda bulunmasını ulemâ şöyle îzâh etmişlerdir:

 

Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellenı) bu niyazını ashabına gösterip o dehşetli anda onun dua ve niyazı sayesinde kalpleri kuvvet bulsun diye yapmıştır. Aynı zamanda duâ bir ibâdettir.

 

Filhakika Cenâb-ı Hak Resulüne vâ'dettiğini o gün yerine getirmiş; küffarı târu mâr etmek için gökten 1000 melek indirmiştir. îşte Hayzûm bu meleklerden birinin atıdır.

 

«Akdim!» dur demektir. Ancak bu kelime «Ukdum!» şeklinde de rivayet olunmuştur. Bu takdirde mânâ: «ilerle!» demek olur.

 

Müslümanlara imdat olarak gökten melek inmesi Uhud ve Hendek gibi gazalarda da vâki' olmuş; ancak bu gazalarda melekler fi'len harb etmemişlerdir. Meleklerin inmesi zaferin esbabındandır. Yoksa Teâlâ Hazretleri —hâşâ— bö'yle bir şeye muhtaç değildir. Meleklerin iştirak ettiği gazada dahî zaferi Allah ihsan etmiştir.

 

Hadts-i şerîf duâ ederken kıbleye dönmenin ve el kaldırmanın müstehab olduğuna, duayı sesle okumanın cevazına delâlet etmektedir.